- 1. Obezite Nedir?
- 2. Obezite Belirtileri Nelerdir?
- 3. Obezite Hesaplama
- 4. Obezite Nedenleri Nelerdir?
- 5. Obezitenin Yol Açtığı Hastalıklar Nelerdir?
- 6. Obez Bebek Nasıl Anlaşılır?
- 7. Çocuklarda Obezite Belirtileri Nelerdir?
- 8. Zayıflama Ameliyatı Kimlere Yapılır?
- 9. Obezite Cerrahisi Türleri
- 10. Süper Obez Nedir?
- 11. Süper Obez Ameliyatı
- 12. Morbid Obezitede Tedavi
- 13. Obezite Cerrahisinde Riskler Nelerdir?
- 14. Mide Balonu Uygulaması Nedir?
- 15. Sık Sorulan Sorular
Kalp hastalıkları, tip 2 diyabet, yüksek tansiyon ve bazı kanser türleri, obezite ile ilişkili olan başlıca sağlık sorunlarıdır.
Prof. Dr. Mehmet ÖZDOĞAN

Obezite Nedir?
Obezite, vücutta aşırı miktarda yağ birikmesi sonucu ortaya çıkan bir sağlık sorunudur. Dünya genelinde giderek artan bir halk sağlığı problemi haline gelen obezite, birçok kronik hastalığın oluşumunda da etkili bir faktördür. Obezite, vücut kitle indeksine (VKİ) göre tanımlanır. VKİ, kişinin kilosunun boyuna oranlanması ile hesaplanır ve 30’un üzerinde bir değere sahip olan kişiler obez olarak kabul edilir. Bu hesaplama, sağlık profesyonelleri tarafından obeziteyi teşhis etmekte yaygın olarak kullanılan bir yöntemdir. Ancak, vücut yağ dağılımı ve kas yoğunluğu gibi faktörler de dikkate alınmalıdır.
Obezitenin nedenleri genellikle karmaşıktır ve hem genetik hem de çevresel etkenlere dayanır. Aşırı kalori alımı ve yetersiz fiziksel aktivite, obezitenin başlıca sebepleri arasında yer alır. Modern yaşam tarzı, özellikle hızlı ve işlenmiş gıdaların tüketilmesi ve hareketsiz yaşam biçimi, obezite oranlarının artmasında büyük rol oynamaktadır. Bununla birlikte, hormonal dengesizlikler, genetik faktörler ve bazı ilaçların kullanımı da obeziteye yol açabilir.
Obezite, yalnızca estetik bir sorun değil, aynı zamanda ciddi sağlık problemlerine yol açan bir durumdur. Kalp hastalıkları, tip 2 diyabet, yüksek tansiyon ve bazı kanser türleri, obezite ile ilişkili olan başlıca sağlık sorunlarıdır. Bu hastalıklar, yaşam kalitesini ciddi şekilde düşürebilir ve erken ölüme neden olabilir. Obezite ayrıca, psikolojik sorunlara da yol açabilir. Obez kişilerde depresyon, anksiyete ve özgüven eksikliği gibi sorunlar yaygın olarak görülmektedir. Obezitenin bu psikolojik etkileri, bireylerin yaşamlarını olumsuz etkileyebilir ve sosyal hayattan izole olmalarına neden olabilir.
Obezite Belirtileri Nelerdir?
Obezite, vücutta aşırı yağ birikmesiyle karakterize edilen bir sağlık sorunudur ve çeşitli belirtilerle kendini gösterebilir. Obezitenin belirtileri genellikle fiziksel, psikolojik ve sağlıkla ilgili birçok işareti içerir. Bu belirtiler, kişinin günlük yaşamını etkileyebilir ve uzun vadede ciddi sağlık sorunlarına yol açabilir. En yaygın obezite belirtileri arasında aşırı kilo alımı bulunur. Vücut kitle indeksinin (VKİ) 30’un üzerinde olması, obezitenin temel göstergesidir. Bununla birlikte, vücuttaki yağ dağılımı da obezitenin önemli bir işareti olarak kabul edilir. Bel çevresinde biriken aşırı yağ dokusu, özellikle karın bölgesinde kilo artışı ile kendini gösterir.
Fiziksel belirtiler arasında nefes darlığı, özellikle egzersiz yaparken ya da günlük aktiviteler sırasında zorlanma hissi bulunur. Obez kişiler, fiziksel aktivite yaparken çabuk yorulma eğilimindedirler ve bu da hareket kabiliyetlerini sınırlar. Aşırı terleme de sık görülen bir belirtidir, çünkü vücut fazla yağı dengelemeye çalışırken sıcaklık düzenlemesi zorlaşır. Bunun yanı sıra eklem ağrıları, özellikle diz ve sırt bölgesinde görülebilir. Bu durum, vücudun taşıdığı fazla kilonun eklemlere yaptığı baskıdan kaynaklanır. Eklem ağrıları, zamanla osteoartrit gibi dejeneratif eklem hastalıklarına yol açabilir.
Obezite, ayrıca uyku apnesi gibi uyku bozukluklarına neden olabilir. Uyku apnesi, solunumun uyku sırasında kısa süreli duraklaması durumudur ve obez bireylerde daha sık görülür. Bu durum, kaliteli uyku almayı zorlaştırır ve sürekli yorgunluk hissi yaratabilir. Obezite ayrıca cilt problemlerine de yol açabilir. Aşırı kilolu bireylerde ciltte tahriş, mantar enfeksiyonları ve terleme sonucu pişik gibi sorunlar daha yaygındır. Özellikle deri kıvrımlarında bu tür cilt problemleri daha sık görülür.
Obezite, fiziksel belirtilerinin yanı sıra psikolojik belirtilerle de kendini gösterebilir. Kilo alma ve dış görünüşle ilgili özgüven sorunları, obez kişilerde yaygın olarak görülür. Depresyon, anksiyete ve sosyal izolasyon gibi psikolojik sorunlar da obezitenin belirtileri arasında yer alır. Kişinin kilosu nedeniyle toplum içinde kendini rahatsız hissetmesi, sosyal hayattan uzaklaşmasına ve psikolojik durumunun olumsuz etkilenmesine neden olabilir.
Prof. Dr. Mehmet ÖZDOĞAN, obezitenin belirtilerinin doğru bir şekilde anlaşılmasının, hastalığın erken teşhisi ve tedavisinde önemli bir rol oynadığını belirtir. Obezite ile mücadelede, belirtiler fark edildiğinde profesyonel bir sağlık kuruluşuna başvurmak büyük önem taşır.
Obezite Hesaplama
Obezite, genellikle vücut kitle indeksi (VKİ) ile hesaplanır. VKİ, kişinin kilosunun boyunun karesine bölünmesi ile elde edilen bir değerdir. Bu hesaplama yöntemi, obezitenin derecesini belirlemek ve kişinin sağlıklı bir kiloda olup olmadığını değerlendirmek için kullanılır. VKİ, genellikle kilogram cinsinden vücut ağırlığının, metre cinsinden boyun karesine bölünmesiyle hesaplanır. Formül şu şekildedir:
VKİ = Kilo (kg) / Boy (m)²
VKİ değeri, kişinin obez olup olmadığını belirlemede önemli bir ölçüt olarak kabul edilir. Aşağıda VKİ aralıklarına göre sınıflandırma verilmiştir:
- 18,5’in altı: Zayıf
- 18,5 - 24,9: Normal kilolu
- 25 - 29,9: Fazla kilolu
- 30 - 34,9: 1. derece obez (Hafif obez)
- 35 - 39,9: 2. derece obez (Orta dereceli obez)
- 40 ve üzeri: 3. derece obez (Morbid obez)
Obezite hesaplama, yalnızca VKİ ile sınırlı değildir. VKİ, genel bir değerlendirme aracı olsa da vücut yağ dağılımı ve kas yoğunluğu gibi faktörler dikkate alınmalıdır. Örneğin, kaslı bir bireyde VKİ yüksek olabilir, ancak bu kişinin obez olduğu anlamına gelmeyebilir. Bu nedenle bel çevresi ölçümü gibi diğer değerlendirme yöntemleri de obezitenin tanısında önem taşır. Özellikle bel çevresi, vücut yağının abdominal bölgede birikip birikmediğini gösterir ve bu bölgedeki yağlanma, kalp hastalıkları ve tip 2 diyabet riskini artırır.
Prof. Dr. Mehmet ÖZDOĞAN, obezitenin hesaplanması ve değerlendirilmesinde VKİ’nin yanı sıra vücut yağ oranı ölçümlerinin de yapılmasını önerir. Bu, daha doğru bir değerlendirme sağlayarak bireyin sağlık risklerinin belirlenmesine yardımcı olur.
Obezite hesaplama için kullanılan en yaygın yöntem VKİ’dir. Ancak, vücut yağ oranı ve yağ dağılımı gibi faktörler de göz önünde bulundurularak daha kapsamlı bir değerlendirme yapılması gerekir. Obezite tanısında doğru ölçüm ve değerlendirme, tedavi planının oluşturulmasında kritik rol oynar.
Obezite Nedenleri Nelerdir?
Obezite, birçok farklı faktörün bir araya gelmesiyle oluşan karmaşık bir sağlık sorunudur. Obezitenin nedenleri genellikle yaşam tarzı, genetik yatkınlık, çevresel etkiler ve bazı tıbbi durumlarla ilişkilidir. Bu faktörlerin etkileşimi, kişilerin enerji alımı ve harcaması arasındaki dengenin bozulmasına ve aşırı yağ birikimine yol açabilir.
Obezitenin en yaygın nedeni, uzun süreli enerji dengesizliğidir. Kişi, günlük olarak yaktığından daha fazla kalori alırsa, vücut bu fazla kaloriyi yağ olarak depolar ve zamanla kilo alımı gerçekleşir. Özellikle yüksek kalorili, işlenmiş ve şekerli gıdaların tüketimi obezite riskini artırır. Fast food tarzı yiyecekler, paketli gıdalar ve gazlı içecekler gibi enerji yoğun besinler, obezite oranlarının artmasına katkıda bulunur.
Fiziksel aktivitenin azlığı da obezitenin başlıca nedenlerinden biridir. Modern yaşam tarzı, masa başı işler, teknolojik cihazlarla geçirilen zamanın artması ve hareketsiz yaşam biçimi, günlük enerji harcamasını düşürür. Egzersiz yapmayan bireyler, aldıkları kalorileri yakmada zorlanır ve bu da kilo alımına neden olur. Günlük fiziksel aktivitenin yetersizliği, vücudun metabolizmasını yavaşlatır ve obezite riskini artırır.
Genetik faktörler de obezite gelişiminde önemli bir rol oynar. Bazı insanlar, genetik yapıları nedeniyle kilo almaya daha yatkın olabilirler. Ailede obezite geçmişi olan bireyler, genetik olarak bu duruma daha eğilimli olabilirler. Genetik faktörler, bireyin metabolizma hızını, iştahını ve yağ depolama eğilimini etkileyebilir. Ancak, genetik yatkınlık, obezitenin tek nedeni değildir ve çevresel faktörlerle etkileşim halindedir.
Hormonal dengesizlikler de obeziteye yol açabilir. Örneğin, tiroid bezinin yetersiz çalıştığı hipotiroidizm gibi durumlar metabolizmayı yavaşlatarak kilo alımına sebep olabilir. Bunun yanı sıra, insülin direnci ve leptin hormonu bozuklukları gibi metabolik durumlar da obezitenin oluşmasında etkili olabilir. Leptin, iştahı kontrol eden bir hormondur ve leptin direnci yaşayan kişiler, doyma hissini tam olarak algılayamaz ve bu da aşırı yemeye yol açar.
Psikolojik faktörler de obezitenin nedenlerinden biridir. Stres, depresyon, anksiyete gibi duygusal durumlar, aşırı yeme alışkanlıklarını tetikleyebilir. “Emosyonel yeme” olarak adlandırılan bu durum, kişilerin duygusal boşluğu doldurmak veya rahatlama sağlamak amacıyla fazla yemek yemesine neden olabilir. Özellikle stresli dönemlerde sağlıksız ve yüksek kalorili yiyeceklere yönelmek, uzun vadede kilo alımına sebep olabilir.
Bazı ilaçlar da obeziteye yol açabilir. Özellikle antidepresanlar, antipsikotik ilaçlar ve bazı kortikosteroidler, metabolizmayı etkileyerek kilo alımına neden olabilir. Bu tür ilaçların uzun süreli kullanımı, obezite riskini artırabilir.
Son olarak, çevresel faktörler de obezitenin yaygınlaşmasında önemli bir rol oynar. Şehirleşme, toplu taşıma kullanımı, park ve spor alanlarına erişim zorlukları, sağlıklı yiyeceklere ulaşımın sınırlı olması gibi faktörler, bireylerin sağlıksız alışkanlıklar edinmesine neden olabilir. Ayrıca, gıda reklamları ve medya aracılığıyla sağlıksız besinlerin cazip hale getirilmesi de obezitenin yaygınlaşmasında etkili olabilir.
Prof. Dr. Mehmet ÖZDOĞAN, obezitenin karmaşık bir hastalık olduğunu ve bu hastalığın tek bir nedeni olmadığını vurgulamaktadır. Obezite ile mücadelede, genetik, çevresel ve yaşam tarzı faktörlerinin bir arada ele alınması gerektiğini belirtir. Obezitenin önlenmesi ve tedavisi için, bireylerin sağlıklı beslenme alışkanlıkları edinmesi, düzenli fiziksel aktivite yapması ve gerektiğinde profesyonel yardım alması büyük önem taşır.
Obeziteyi Anlatıyoruz
Obezitenin Yol Açtığı Hastalıklar Nelerdir?
1. Kalp ve Damar Hastalıkları
Obezite, kardiyovasküler hastalıkların gelişiminde en önemli risk faktörlerinden biridir. Obez bireylerde yüksek tansiyon (hipertansiyon), yüksek kolesterol seviyeleri ve damar tıkanıklıkları gibi sorunlar yaygındır. Bu durumlar, kalp krizi ve felç riskini önemli ölçüde artırır. Aşırı kilo, kalbin daha fazla çalışmasına neden olarak kalp yetmezliği gibi sorunlara da yol açabilir.
2. Tip 2 Diyabet
Obezite, insülin direncine yol açarak tip 2 diyabet gelişim riskini artırır. Vücut, insülini etkili bir şekilde kullanamaz ve bu da kan şekeri seviyelerinin yükselmesine neden olur. Tip 2 diyabet, ciddi komplikasyonlarla sonuçlanabilecek bir hastalıktır ve böbrek hastalığı, sinir hasarı, göz problemleri ve kalp hastalıklarına yol açabilir.
3. Yüksek Tansiyon (Hipertansiyon)
Obezite, kan basıncını yükseltir ve hipertansiyonun gelişmesine katkıda bulunur. Vücut ağırlığındaki artış, kalp ve damar sistemi üzerindeki baskıyı artırarak tansiyonun yükselmesine neden olur. Kontrol altına alınmayan yüksek tansiyon, kalp hastalıkları, felç ve böbrek hasarına yol açabilir.
4. Solunum Problemleri ve Uyku Apnesi
Obezite, solunum sistemini de olumsuz etkileyebilir. Obez bireylerde uyku apnesi sık görülen bir problemdir. Uyku apnesi, solunumun uyku sırasında kısa süreli duraklamasıyla karakterize edilen bir hastalıktır. Bu durum, kaliteli uyku almayı zorlaştırır ve sürekli yorgunluk hissine yol açar. Ayrıca, obezite astım gibi solunum yolu hastalıklarının da gelişme riskini artırabilir.
5. Karaciğer Yağlanması (Non-alkolik Yağlı Karaciğer Hastalığı)
Obez bireylerde karaciğerde yağ birikimi, yani non-alkolik yağlı karaciğer hastalığı gelişebilir. Bu durum, karaciğer iltihabına yol açabilir ve uzun vadede karaciğer sirozu gibi ciddi komplikasyonlarla sonuçlanabilir. Alkol tüketimine bağlı olmayan bu karaciğer rahatsızlığı, obezite ile yakından ilişkilidir.
6. Eklem Problemleri ve Osteoartrit
Obezite, vücut ağırlığının eklemler üzerindeki baskıyı artırması nedeniyle eklem problemlerine yol açabilir. Özellikle diz, kalça ve bel bölgesindeki eklemler aşırı kiloya bağlı olarak hasar görebilir. Bu durum, osteoartrit olarak bilinen dejeneratif eklem hastalığının gelişmesine neden olabilir. Obezite nedeniyle eklemlerdeki kıkırdak yapısı zamanla yıpranır ve hareket etmek zorlaşır.
7. Kanser
Obezite, bazı kanser türlerinin gelişiminde risk faktörü olarak kabul edilmektedir. Obez bireylerde özellikle meme, rahim, kolon, pankreas, böbrek ve prostat kanseri gibi çeşitli kanser türleri daha sık görülmektedir. Yağ dokusu, hormon seviyelerini ve inflamasyonu etkileyerek kanser hücrelerinin büyümesini tetikleyebilir.
8. Sindirim Sistemi Sorunları
Obezite, sindirim sistemi üzerinde de olumsuz etkilere sahiptir. Mide ekşimesi, reflü hastalığı (gastroözofageal reflü hastalığı) ve safra kesesi taşları, obezite ile ilişkilendirilen başlıca sindirim sistemi sorunlarıdır. Aşırı kilo, mide üzerinde baskı yaratarak mide asidinin yemek borusuna geri kaçmasına ve reflüye yol açabilir.
9. Üreme ve Hormon Problemleri
Obezite, hormonal dengesizliklere yol açarak kadınlarda adet düzensizliklerine, polikistik over sendromuna (PCOS) ve kısırlık sorunlarına neden olabilir. Ayrıca erkeklerde de testosteron seviyelerinde düşüşe ve cinsel işlev bozukluklarına yol açabilir.
10. Depresyon ve Psikolojik Sorunlar
Obezite, yalnızca fiziksel sağlık sorunlarına yol açmakla kalmaz, aynı zamanda psikolojik problemler de doğurabilir. Obez bireylerde depresyon, anksiyete ve özgüven eksikliği yaygındır. Kilo verme çabalarının başarısızlığı, bireylerde duygusal stres yaratabilir ve bu durum obezitenin tedavisini zorlaştırabilir.
Obez Bebek Nasıl Anlaşılır?
1. Büyüme Eğrileri Üzerinden Değerlendirme
Bebeklerin kilosu, boyu ve baş çevresi gibi parametreler düzenli aralıklarla ölçülmeli ve büyüme eğrileri (persantil tabloları) ile karşılaştırılmalıdır. Dünya Sağlık Örgütü'nün (WHO) ve diğer sağlık kuruluşlarının belirlediği standart büyüme eğrileri, bebeklerin sağlıklı bir şekilde büyüyüp büyümediğini gösterir. Bebek, kendi yaş grubundaki ortalama değerlere göre belirgin şekilde daha fazla kiloluysa ve büyüme eğrileri %97’nin üzerindeyse, obezite riski olabilir.
2. Fazla Kilo ve Yağ Birikimi
Obez bebeklerde normalden fazla kilo ve yağ birikimi görülür. Özellikle kollar, bacaklar, karın ve yüz bölgesinde belirgin yağ birikimi olabilir. Bebek, normal kilo aralığından daha fazla kilo alıyorsa ve vücudunda aşırı yağlanma fark ediliyorsa, bu durum obezitenin bir işareti olabilir.
3. Fazla Kilo ile İlişkili Hareketsizlik
Obez bebekler, normal kilolu bebeklere göre daha az aktif olabilirler. Aşırı kilolu bebekler, motor becerilerini geliştirme konusunda zorluk çekebilirler. Örneğin, dönme, emekleme, oturma ve yürüme gibi hareketleri normalden daha geç yapabilirler. Kilo fazlalığı, bebeğin hareket kabiliyetini sınırlayarak gelişimini olumsuz etkileyebilir.
4. Beslenme Alışkanlıkları
Bebeklerde obezitenin anlaşılmasında beslenme alışkanlıkları da önemlidir. Obezite riski taşıyan bebekler, aşırı besleniyor olabilir. Bebeklerin ihtiyaç duyduklarından daha fazla süt ya da mama tüketmesi, zamanla aşırı kilo alımına neden olabilir. Özellikle anne sütü dışındaki şekerli ya da yüksek kalorili mamaların aşırı tüketimi, bebeklerde kilo artışına yol açabilir.
5. Nefes Darlığı ve Solunum Problemleri
Obez bebekler, normal bebeklere kıyasla daha sık solunum sorunları yaşayabilir. Aşırı kilo, akciğerlerin işlevini olumsuz etkileyebilir ve bebeğin nefes almasını zorlaştırabilir. Nefes darlığı ya da horlama gibi belirtiler, bebeklerde obeziteyle ilişkili olabilir.
6. Uyku Sorunları
Obez bebeklerde uyku problemleri daha sık görülebilir. Aşırı kilolu bebekler, uyku apnesi gibi solunum sorunları yaşayabilir ve bu durum uyku kalitesini etkileyebilir. Bebek, uyku sırasında nefes almakta zorlanıyorsa ya da sık sık uyanıyorsa, bu obezitenin bir işareti olabilir.
7. Ailede Obezite Geçmişi
Obezitenin genetik yatkınlıkla ilişkisi de bebeklerde göz önünde bulundurulmalıdır. Eğer ailede obezite geçmişi varsa, bebeğin obezite riski artabilir. Bu durumda, bebeğin kilo ve büyüme takibi daha dikkatli yapılmalı ve doktor kontrolünde değerlendirilmelidir.
8. Doktor Kontrolü ve Uzman Görüşü
Bebeklerde obezitenin doğru bir şekilde tespit edilmesi için doktor muayenesi şarttır. Bebeklerin büyüme eğrileri, vücut kitle indeksi (VKİ) bebekler için uygun olmasa da yaş ve boy ile kıyaslanan kilo oranı gibi faktörler değerlendirilmelidir. Bir uzman, bebeğin gelişimini yakından izleyerek aşırı kilo alma riskini değerlendirebilir.
Çocuklarda Obezite Belirtileri Nelerdir?
Çocuklarda obeziteyi tespit etmenin en yaygın yolu, vücut kitle indeksinin (VKİ) yaşa ve cinsiyete göre uygun olan büyüme eğrilerine göre değerlendirilmesidir. VKİ, çocuğun kilosunun boyunun karesine bölünmesiyle hesaplanır. Çocuklarda VKİ, yetişkinlerde olduğu gibi tek başına yeterli bir ölçüt olmayabilir, bu nedenle VKİ sonuçları büyüme eğrilerine göre değerlendirilir. Eğer çocuğun VKİ’si %85 persantilin üzerindeyse fazla kilolu, %95’in üzerindeyse obez olarak kabul edilir.
Çocuklarda vücudun belirli bölgelerinde aşırı yağ birikimi, obezitenin önemli bir belirtisidir. Özellikle karın bölgesinde görülen aşırı yağlanma, obezitenin göstergesi olabilir. Kol, bacak ve yüz bölgelerinde de belirgin bir yağlanma fark edilebilir. Çocuklar, aşırı yağ birikimi nedeniyle hareket kabiliyetinde zorluklar yaşayabilir ve bu durum günlük aktiviteleri de kısıtlayabilir.
Obezite, çocuklarda solunum sorunlarına neden olabilir. Özellikle fiziksel aktivite sırasında nefes darlığı, çabuk yorulma veya horlama gibi belirtiler, obeziteyle ilişkili olabilir. Obez çocuklar, egzersiz yaparken zorlanabilir ve normalden daha kısa sürede nefes nefese kalabilirler. Uyku sırasında solunum güçlükleri ve uyku apnesi de obezitenin yaygın belirtilerindendir.
Prof. Dr. Mehmet ÖZDOĞAN, çocuklarda obezitenin erken teşhisinin, bu hastalığın yol açabileceği ciddi sağlık sorunlarının önlenmesi açısından kritik olduğunu vurgular. Çocuklarda obezite belirtileri fark edildiğinde, bir uzmana başvurmak ve sağlıklı yaşam alışkanlıklarını kazandırmak önemlidir. Sağlıklı beslenme ve düzenli fiziksel aktivite, çocukların sağlıklı bir kiloya sahip olmasını sağlamada kilit rol oynar.
Zayıflama Ameliyatı Kimlere Yapılır?
1. Vücut Kitle İndeksi (VKİ)
Zayıflama ameliyatı için en önemli kriterlerden biri, kişinin vücut kitle indeksi (VKİ) değeridir. VKİ, kişinin kilosunun boyunun karesine bölünmesiyle hesaplanan bir değerdir ve obezitenin derecesini belirlemede kullanılır.
VKİ 40 ve üzeri olan kişiler (Morbid obezite): VKİ’si 40’ın üzerinde olan kişiler, ciddi obezite kategorisindedir ve genellikle zayıflama ameliyatı için uygun adaylardır.
VKİ 35-40 arasında olup obeziteye bağlı sağlık sorunları olan kişiler: VKİ’si 35’in üzerinde olup, tip 2 diyabet, yüksek tansiyon, uyku apnesi, kalp hastalıkları veya diğer obeziteye bağlı sağlık sorunları olan kişiler de zayıflama ameliyatı için uygun görülebilir.
2. Diğer Kilo Verme Yöntemlerinde Başarısız Olunması
Zayıflama ameliyatı genellikle diğer kilo verme yöntemleri (diyet, egzersiz, ilaç tedavisi) ile başarılı olamayan kişiler için bir seçenek olarak değerlendirilir. Kişi, kilo vermek için diyet ve egzersiz gibi yöntemleri denemiş ancak kalıcı bir başarı elde edememişse, bariatrik cerrahi bir çözüm olarak gündeme gelebilir.
3. Obeziteye Bağlı Sağlık Sorunlarının Mevcudiyeti
Obezite ile ilişkili ciddi sağlık sorunları olan kişiler de zayıflama ameliyatı için aday olabilir. Bu sağlık sorunları Tip 2 diyabet, Yüksek tansiyon (hipertansiyon), Uyku apnesi, Kalp hastalıkları, Eklem sorunları (özellikle diz ve sırt problemleri),Karaciğer yağlanması gibi sorunlar olabilir. Bu tür sağlık sorunlarının mevcut olması, kişinin bariatrik cerrahi için uygun bir aday olmasına katkı sağlar çünkü bu ameliyatlar, genellikle bu tür sağlık problemlerini hafifletmek veya tedavi etmek için de yapılır.
4. Genel Sağlık Durumu
Zayıflama ameliyatı, cerrahi bir işlem olduğu için kişinin genel sağlık durumu da dikkate alınır. Ameliyatı gerçekleştirebilecek fiziksel ve psikolojik sağlığa sahip olmak önemlidir. Özellikle ciddi kalp hastalığı, böbrek yetmezliği veya başka tıbbi komplikasyonları olan kişilerde ameliyat riskli olabilir. Bu nedenle, kişinin genel sağlık durumu detaylı bir şekilde değerlendirilir.
5. Psikolojik Değerlendirme
Zayıflama ameliyatı öncesi adayların psikolojik durumları da değerlendirilir. Ameliyat sonrasında diyet ve yaşam tarzı değişikliklerine uyum sağlamak, kilo verme sürecinin başarılı olması için kritik öneme sahiptir. Bu nedenle, kişinin ameliyata mental olarak hazır olup olmadığı, yaşam tarzı değişikliklerine uyum sağlayıp sağlayamayacağı değerlendirilir. Özellikle yeme bozuklukları, depresyon veya anksiyete gibi psikolojik durumlar, zayıflama ameliyatından sonra sorun yaratabilir.
6. 18-65 Yaş Aralığı
Bariatrik cerrahi genellikle 18 ile 65 yaş arasındaki kişilere uygulanır. 18 yaşın altındaki kişilere ameliyat nadiren ve sadece çok özel durumlarda yapılır. 65 yaş üzerindeki kişilerde ise ameliyatın riskleri daha fazla olabileceği için çok dikkatli değerlendirilmesi gerekir.
7. Ameliyat Sonrası Yaşam Tarzı Değişikliklerine Hazır Olma
Zayıflama ameliyatı, kişinin kilo vermesine yardımcı olabilir; ancak ameliyat, kilo verme sürecinin sadece bir parçasıdır. Kişi, ameliyat sonrasında sağlıklı bir beslenme düzenine uymalı, düzenli egzersiz yapmalı ve doktorun verdiği tavsiyelere dikkatle uymalıdır. Bu nedenle, adayların yaşam tarzı değişikliklerine hazır ve istekli olması gerekir. Ameliyat öncesinde ve sonrasında beslenme ve davranış değişiklikleri konusunda eğitim almak, başarılı bir sonuç için önemlidir.
8. Obeziteyi Tedavi Edecek Alternatif Yöntemlerin Yetersiz Kalması
Ameliyat, son çare olarak kabul edilen bir tedavi yöntemidir. Eğer kişi cerrahi dışı yöntemlerle kilo vermeyi başaramamışsa ve obeziteye bağlı ciddi sağlık sorunları yaşamaya devam ediyorsa, zayıflama ameliyatı bir çözüm olabilir.
Prof. Dr. Mehmet ÖZDOĞAN gibi uzmanlar, zayıflama ameliyatlarının ciddi bir karar olduğunu ve her obez birey için uygun olmadığını belirtmektedir. Ameliyat kararının alınabilmesi için kişinin detaylı bir tıbbi değerlendirmeden geçmesi, bu sürecin avantajları ve riskleri konusunda bilgilendirilmesi gerekir.
Obezite Cerrahisi Türleri
1. Tüp Mide Ameliyatı (Sleeve Gastrektomi)
Tüp mide ameliyatı, en sık uygulanan obezite ameliyatlarından biridir. Bu işlemde, mide hacminin büyük bir kısmı cerrahi olarak çıkarılır ve geriye sadece tüp şeklinde dar bir mide bırakılır. Bu yöntemle mide hacmi küçültüldüğü için hastalar daha az yemek yiyerek doyabilirler. Tüp mide ameliyatı, kilo vermenin yanı sıra mideye giren gıda miktarını azaltarak kan şekeri ve hormon dengesini de olumlu yönde etkiler. Bu ameliyat, özellikle tip 2 diyabet gibi metabolik sorunları olan obez bireylerde etkili sonuçlar sağlayabilir.
2. Gastrik Bypass Ameliyatı
Gastrik bypass ameliyatı, hem mide hacminin küçültülmesini hem de bağırsakların bir kısmının bypass edilmesini içeren bir işlemdir. Bu ameliyat, hem alınan besin miktarını azaltır hem de besinlerin emilimini kısmen sınırlandırır. Gastrik bypass, özellikle ciddi obezite ve obeziteye bağlı sağlık sorunları olan kişiler için tercih edilen bir yöntemdir. Tip 2 diyabet hastaları için de oldukça etkili bir yöntemdir çünkü bu ameliyat, kan şekeri düzeylerini hızla kontrol altına alabilir.
3. Gastrik Band (Mide Bandı)
Gastrik band ameliyatı, midenin üst kısmına ayarlanabilir bir silikon bant yerleştirilerek yapılan bir işlemdir. Bu bant, mideyi iki bölüme ayırır ve üst kısmında küçük bir kesecik oluşturur. Bu sayede kişi, daha az yemek yiyerek doygunluk hissine ulaşır. Gastrik band, ayarlanabilir ve geri dönüşümlü bir yöntemdir. Ancak, diğer yöntemlere göre daha az etkili olabilmekte ve uzun vadeli sonuçları sınırlı olabilmektedir. Ayrıca, mide bandı kullanımı sırasında komplikasyon riski de mevcuttur.
4. Biliopankreatik Diversiyon ile Duodenal Switch
Bu yöntem, hem mide küçültme hem de ince bağırsakların büyük kısmını bypass etme işlemini içerir. Duodenal switch, hem mide hacmini azaltır hem de alınan besinlerin emilimini büyük ölçüde sınırlar. Bu yöntem, genellikle morbid obez bireylerde veya çok yüksek VKİ'ye sahip kişilerde uygulanır. Oldukça etkili bir yöntem olmasına rağmen, besin emilimini büyük ölçüde sınırlandırdığı için vitamin ve mineral eksikliklerine yol açabilir. Bu nedenle hastaların ömür boyu takviye almaları gerekebilir.
Süper Obez Nedir?
Süper Obez Ameliyatı
Süper obezite cerrahisinin temel amacı, hastaların vücut ağırlığını kalıcı olarak azaltmak, obeziteye bağlı sağlık sorunlarını hafifletmek ve yaşam kalitesini artırmaktır. Süper obez ameliyatlarının başarıyla yapılması, sadece kilo kaybına değil, aynı zamanda tip 2 diyabet, hipertansiyon, uyku apnesi gibi ciddi sağlık sorunlarının tedavisine de yardımcı olabilir.
Morbid Obezitede Tedavi
Morbid obezite, vücut kitle indeksinin (VKİ) 40 veya üzerinde olduğu, aşırı kilo ve buna bağlı ciddi sağlık sorunları bulunan bir durumdur. VKİ 35-40 arasında olup, tip 2 diyabet, hipertansiyon, uyku apnesi gibi obeziteye bağlı hastalıklara sahip bireyler de morbid obez olarak kabul edilebilir. Morbid obezite, hem yaşam kalitesini ciddi şekilde düşüren hem de yaşam süresini kısaltabilen bir sağlık sorunudur. Bu nedenle, morbid obezitenin tedavisi büyük önem taşır ve multidisipliner bir yaklaşım gerektirir.
Morbid Obezitede Tedavi Yöntemleri
Morbid obezitenin tedavisi, hastanın kilo vermesine yardımcı olmak, obeziteye bağlı sağlık sorunlarını iyileştirmek ve sağlıklı bir yaşam tarzını benimsemesine katkıda bulunmak amacıyla uygulanır. Tedavi sürecinde farklı yöntemler bir arada kullanılabilir ve hastanın bireysel ihtiyaçlarına göre uyarlanır. İşte morbid obezitenin tedavisinde kullanılan başlıca yöntemler:
1. Yaşam Tarzı Değişiklikleri
Morbid obezitenin tedavisinde ilk adım, sağlıklı yaşam tarzı değişiklikleridir. Bu değişiklikler, kilo kaybını sağlamak ve genel sağlığı iyileştirmek amacıyla yapılır. Morbid obezite hastalarında genellikle cerrahi müdahaleden önce bu adımlar denenir:
- Diyet: Sağlıklı ve dengeli bir diyet programı, kilo kaybının temelini oluşturur. Düşük kalorili, yüksek lifli gıdaların tüketimi, yağ ve şeker oranı düşük besinler, kilo vermeye yardımcı olabilir. Diyet programları genellikle diyetisyenler tarafından hastanın ihtiyaçlarına göre kişiselleştirilir.
- Fiziksel Aktivite: Egzersiz, kilo vermede ve kilo kontrolünde önemli bir rol oynar. Ancak morbid obeziteye sahip bireyler için aşırı kilolar nedeniyle egzersiz yapma zorluğu yaşanabilir. Bu nedenle, düşük etkili egzersizlerle başlamak ve zamanla yoğunluğu artırmak önerilir. Yürüyüş, yüzme ve bisiklete binme gibi düşük tempolu aktiviteler iyi bir başlangıç olabilir.
- Davranışsal Terapi: Yeme alışkanlıklarının ve duygusal yeme davranışlarının değiştirilmesi için davranış terapisi önerilir. Psikologlar ya da beslenme uzmanları tarafından yürütülen bu terapi, obezite ile mücadelede motivasyonu artırır ve sağlıklı alışkanlıklar kazanmaya yardımcı olur.
2. İlaç Tedavisi
Morbid obezite hastalarında bazı durumlarda kilo vermeyi desteklemek amacıyla ilaç tedavisi de uygulanabilir. Ancak ilaç tedavisi, yaşam tarzı değişiklikleri ile birlikte etkili olabilir ve genellikle kısa süreli bir çözüm sunar. İlaçlar, iştahı kontrol altına almak, yağ emilimini azaltmak veya metabolizmayı hızlandırmak amacıyla kullanılabilir. Ancak bu ilaçların yan etkileri olabileceği için doktor kontrolünde kullanılması gerekir.
Morbid obezitede kullanılan bazı ilaçlar şunlardır:
- Orlistat: Yağ emilimini azaltan bir ilaçtır. Yiyeceklerle alınan yağın bir kısmının vücut tarafından emilmesini engelleyerek kilo kaybına katkıda bulunur.
- Liraglutid: Kan şekeri düzeylerini düzenleyen ve iştahı kontrol eden bir ilaçtır. Tip 2 diyabet tedavisinde kullanılır ve kilo kaybına yardımcı olabilir.
İlaç tedavisi, diğer yöntemlerle birlikte uygulandığında daha etkili olabilir. Ancak bu ilaçlar genellikle tek başına kalıcı bir çözüm sunmaz.
3. Bariatrik Cerrahi (Obezite Cerrahisi)
Morbid obezite tedavisinde en etkili yöntemlerden biri bariatrik cerrahidir. Cerrahi müdahale, morbid obez bireylerin kalıcı kilo vermesine ve obeziteye bağlı sağlık sorunlarının düzelmesine yardımcı olur. Bariatrik cerrahi, diyet ve egzersiz gibi geleneksel yöntemlerle başarılı sonuç alamayan hastalarda uygulanan bir tedavi yöntemidir.
Bariatrik cerrahi türleri şunlardır:
- Tüp Mide Ameliyatı (Sleeve Gastrektomi): Bu ameliyatta midenin büyük bir kısmı çıkarılarak geriye tüp şeklinde küçük bir mide bırakılır. Bu sayede, kişi daha az yemekle doygunluk hissine ulaşır ve kilo kaybı başlar.
- Gastrik Bypass: Mide hacmi küçültülür ve ince bağırsağın bir kısmı bypass edilerek kalori emilimi azaltılır. Hem gıda alımını sınırlandırır hem de sindirim sisteminin bir kısmını devre dışı bırakarak kilo kaybını hızlandırır.
- Duodenal Switch: Hem mide küçültme hem de bağırsakların bir kısmının bypass edilmesini içeren daha karmaşık bir cerrahi yöntemdir. Genellikle çok yüksek VKİ'li bireylerde tercih edilir.
- Ayarlanabilir Mide Bandı: Mideye bir bant yerleştirilir ve bu bant, midenin üst kısmında küçük bir kese oluşturarak yemek alımını sınırlandırır. Ancak mide bandı, uzun vadeli sonuçlarda diğer cerrahi yöntemler kadar etkili olmayabilir.
Bariatrik cerrahi, morbid obez hastalarda yalnızca kilo vermeyi sağlamaz, aynı zamanda tip 2 diyabet, hipertansiyon, uyku apnesi gibi sağlık sorunlarını da düzeltebilir.
4. Endoskopik Yöntemler
Cerrahi olmayan bazı endoskopik yöntemler de morbid obezite tedavisinde kullanılabilir. Bu yöntemler, genellikle daha az invazivdir ve ameliyat gerektirmez. Bunlar arasında mide balonu gibi uygulamalar bulunur. Mide balonu, mideye yerleştirilen ve mide hacmini küçülten bir balondur. Bu balon, hastanın daha az gıda tüketerek kilo vermesine yardımcı olabilir. Ancak bu yöntem, cerrahi müdahalelere kıyasla daha kısa vadeli bir çözüm sunar.
Obezite Cerrahisinde Riskler Nelerdir?
1. Enfeksiyon
Ameliyat sonrası yara yerinde veya vücut içinde enfeksiyon gelişme riski vardır. Enfeksiyon genellikle cerrahi bölgenin steril tutulamaması, yara bakımında ihmal ya da bağışıklık sisteminin zayıf olması nedeniyle oluşabilir. Karın bölgesinde veya ameliyat edilen bölgenin çevresinde kızarıklık, şişlik, sıcaklık artışı ve ağrı enfeksiyon belirtisi olabilir. Tedavi edilmediği takdirde enfeksiyon ciddi boyutlara ulaşabilir ve hastanın sağlığını tehdit edebilir.
2. Kanama
Ameliyat sırasında ya da ameliyat sonrasında kanama komplikasyonu gelişebilir. Cerrahi müdahale sırasında iç organlara ya da kan damarlarına zarar verilebilir ve bu durum kanamaya yol açabilir. Kanama miktarına bağlı olarak ek cerrahi müdahale gerekebilir ya da kan nakli yapılması gerekebilir. Ameliyat sonrası dışkıda kan görülmesi veya kan kaybına bağlı halsizlik gibi belirtiler dikkatle izlenmelidir.
3. Tromboz ve Pulmoner Emboli
Obezite cerrahisi sonrasında nadir de olsa derin ven trombozu (bacaklardaki derin damarların içinde kan pıhtısı oluşumu) ve pulmoner emboli (pıhtının akciğerlere gitmesi) gibi ciddi komplikasyonlar ortaya çıkabilir. Tromboz, ameliyat sırasında hareketsizlik ve kan akışının yavaşlamasıyla oluşabilir. Pulmoner emboli ise hayati risk taşıyan bir durumdur ve hızlı tıbbi müdahale gerektirir. Bu tür komplikasyonları önlemek için ameliyat sonrası hastalara genellikle kan sulandırıcı ilaçlar verilir ve erken mobilizasyon teşvik edilir.
4. Kaçaklar (Anastomoz Kaçakları)
Obezite cerrahisi sırasında mide ve bağırsak arasında yapılan bağlantı yerlerinde veya tüp mide ameliyatında mide kenarlarında kaçaklar oluşabilir. Kaçak, mide veya bağırsak içeriğinin karın boşluğuna sızmasıdır ve ciddi bir enfeksiyon olan peritonite yol açabilir. Bu durum, genellikle ameliyattan sonraki ilk birkaç gün içinde ortaya çıkar ve ateş, karın ağrısı, bulantı, kusma gibi belirtilerle kendini gösterir. Kaçak geliştiğinde acil müdahale gerekebilir.
5. Dumping Sendromu
Dumping sendromu, özellikle gastrik bypass ameliyatı geçiren hastalarda görülen bir komplikasyondur. Bu durum, yiyeceklerin hızlı bir şekilde ince bağırsağa geçmesiyle oluşur ve mide bulantısı, kusma, baş dönmesi, terleme, ishal ve kan şekerinde ani düşüş gibi belirtilerle kendini gösterir. Dumping sendromu genellikle aşırı şekerli ya da yağlı gıdaların tüketilmesiyle tetiklenir. Beslenme düzenine dikkat ederek bu sendromun belirtileri hafifletilebilir.
6. Bağırsak Tıkanıklığı
Obezite cerrahisi sonrasında ince bağırsaklarda tıkanıklık gelişebilir. Bu durum, bağırsakların ameliyat sırasında yapılan kesiler veya bağlanmalar nedeniyle daralması veya tıkanması sonucu oluşur. Bağırsak tıkanıklığı ciddi bir komplikasyon olup, acil cerrahi müdahale gerektirebilir. Belirtiler arasında şiddetli karın ağrısı, kusma ve dışkı çıkışında zorluk bulunur.
7. Beslenme Eksiklikleri
Bazı obezite cerrahisi yöntemleri, gıdaların emilimini sınırladığı için besin eksikliklerine yol açabilir. Özellikle gastrik bypass ve biliopankreatik diversiyon ile duodenal switch gibi ameliyatlar sonrasında, vitamin ve mineral eksiklikleri ortaya çıkabilir. En sık görülen eksiklikler arasında B12 vitamini, demir, kalsiyum ve D vitamini eksiklikleri bulunur. Bu eksiklikler, kansızlık, kemik erimesi ve sinir sistemi problemlerine yol açabilir. Ameliyat sonrası hastaların düzenli olarak vitamin ve mineral takviyesi alması ve doktor kontrolünde olmaları önemlidir.
8. Mide Ülseri
Obezite cerrahisi geçiren bazı hastalarda mide veya bağırsaklarda ülser gelişebilir. Özellikle gastrik bypass ameliyatı sonrası ülsere yatkınlık artar. Ülserler, mide asidinin bağırsağa zarar vermesiyle oluşabilir ve ağrı, mide ekşimesi, kusma gibi belirtilerle kendini gösterir. Ülser tedavisi genellikle ilaçlarla yapılır, ancak ciddi vakalarda cerrahi müdahale gerekebilir.
9. Safra Kesesi Taşları
Obezite cerrahisi sonrasında hızlı kilo kaybı yaşayan hastalarda safra kesesi taşları gelişme riski artar. Hızlı kilo kaybı, safra kesesindeki kolesterol seviyelerini yükseltebilir ve bu da safra taşı oluşumuna yol açabilir. Safra taşı, safra kanallarında tıkanıklık yaparak ağrıya ve safra kesesi iltihabına (kolesistit) yol açabilir. Safra taşı gelişmesini önlemek amacıyla bazı hastalara kilo kaybı sürecinde ilaç verilebilir.
10. Psikolojik Sorunlar
Obezite cerrahisi sonrasında bazı hastalar psikolojik zorluklar yaşayabilir. Ameliyatla birlikte kilo kaybı hızlı olabilir ve bu durum bazı hastalarda duygusal stres, depresyon veya vücut algısında değişikliklere neden olabilir. Bu nedenle, obezite cerrahisi geçiren hastaların ameliyat öncesinde ve sonrasında psikolojik destek alması önemli olabilir. Ayrıca, yeme alışkanlıklarının değişmesi ve yeni bir beslenme düzenine uyum sağlama süreci de psikolojik zorluklar yaratabilir.
11. Kilo Geri Alımı
Bazı hastalar ameliyat sonrasında kilo kaybetseler bile uzun vadede tekrar kilo alabilirler. Obezite cerrahisi, tek başına kalıcı kilo kaybı sağlamaz; hastaların sağlıklı yaşam tarzı değişiklikleri yapmaları ve bu değişiklikleri sürdürebilmeleri önemlidir. Beslenme alışkanlıklarına dikkat etmeyen, fiziksel aktiviteyi ihmal eden ya da duygusal yeme bozuklukları yaşayan hastalar kilo geri alımı riskiyle karşı karşıya kalabilirler.
Cerrahi Gerektirmeyen Mide Balonu Uygulaması Nedir?
Cerrahi gerektirmeyen mide balonu uygulaması, kilo vermeye yardımcı olmak amacıyla mideye geçici olarak yerleştirilen, cerrahi işlem gerektirmeyen bir tedavi yöntemidir. Bu uygulama, genellikle diyet ve egzersizle başarılı sonuçlar elde edemeyen, ancak obezite cerrahisine uygun olmayan veya cerrahi müdahaleyi tercih etmeyen bireyler için bir kilo verme aracı olarak kullanılır. Mide balonu, mide hacmini azaltarak kişinin daha az yemek yemesine ve tokluk hissini daha çabuk yaşamasına yardımcı olur.
Mide Balonu Nedir?
Mide balonu, yumuşak ve silikon materyalden yapılmış bir balondur. Bu balon, endoskopik yöntemle veya yutulabilir kapsül şeklinde mideye yerleştirilir ve mide içinde sıvı ya da hava ile şişirilir. Şişirildikten sonra mide içinde yer kapladığı için hastalar daha az yiyecek tüketerek kendilerini tok hissederler. Mide balonu genellikle 6 ila 12 ay boyunca mide içinde kalır ve bu sürenin sonunda balon çıkarılır.
Cerrahi Gerektirmeyen Mide Balonu Uygulaması Nasıl Yapılır?
Mide balonu uygulaması, genellikle endoskopik yöntemle veya yutulabilir balon şeklinde iki farklı şekilde gerçekleştirilir. İkisi de cerrahi bir işlem gerektirmez ve nispeten basit ve güvenli prosedürlerdir.
1. Endoskopik Mide Balonu
Endoskopik mide balonu, sedasyon altında yapılan bir işlemdir ve genellikle yaklaşık 20-30 dakika sürer. İşlem şu adımlarla gerçekleştirilir:
- Hastaya sedasyon uygulanarak hafif bir uyku hali sağlanır.
- Endoskop adı verilen ince, esnek bir tüp, ağız yoluyla mideye yerleştirilir.
- Mide balonu, endoskop yardımıyla mideye yerleştirilir.
- Balon, mideye ulaştıktan sonra sıvı ile şişirilir ve mide içinde yer kaplamaya başlar.
- İşlem tamamlandıktan sonra endoskop çıkarılır ve hasta kısa bir gözlem süresinden sonra evine dönebilir.
2. Yutulabilir Mide Balonu
Yutulabilir mide balonu, endoskopik işlem gerektirmeyen bir alternatiftir. Kapsül şeklindeki balon, hastanın su ile yutabileceği bir boyuttadır. Bu yöntem şu şekilde uygulanır:
- Hasta, mide balonunun bulunduğu kapsülü su ile yutar.
- Kapsül mideye ulaştığında balon serbest kalır.
- Ardından balon, bir kateter aracılığıyla sıvı veya hava ile şişirilir.
- Balon şişirildikten sonra kateter çıkarılır ve balon mide içinde yer alır. Bu yöntem, endoskopi ve sedasyon gerektirmediği için daha pratik ve hastalar için daha az müdahaleci bir seçenektir.
Mide Balonunun Faydaları
Mide balonu uygulaması, cerrahi olmayan ve kısa süreli bir kilo verme çözümü sunduğu için birçok avantaj sunar:
- Cerrahi Gerektirmez: Mide balonu uygulaması, cerrahi bir işlem olmadığı için ameliyatın getirdiği risklerden uzaktır. Bu, özellikle cerrahi işlemden kaçınan veya cerrahi için uygun olmayan bireyler için avantajlıdır.
- Hızlı ve Kolay Uygulama: Endoskopik yöntemle yapılan mide balonu uygulaması kısa bir sürede tamamlanır ve hastalar genellikle aynı gün evlerine dönebilirler.
- Geçici Bir Çözüm: Mide balonu kalıcı değildir. Belirli bir süre sonra balon çıkarılabilir, bu da hastalar için cerrahi bir çözümden daha esnek bir seçenek sunar.
- Daha Az Yiyecekle Tokluk Hissi: Mide balonu mide hacmini küçülterek, kişinin daha az yemekle tokluk hissetmesine yardımcı olur. Bu da daha az kalori alımını sağlar ve kilo kaybını teşvik eder.
- Diyet ve Yaşam Tarzı Değişikliklerine Yardımcı: Mide balonu, kilo verme sürecinde sağlıklı beslenme ve yaşam tarzı değişiklikleri yapmak için iyi bir başlangıç sağlar. Balonun çıkarılmasından sonra da bu alışkanlıkları sürdürmek, kalıcı kilo kaybı sağlamak için önemlidir.
Mide Balonunun Riskleri ve Yan Etkileri
Her tıbbi prosedürde olduğu gibi, mide balonu uygulaması da bazı riskler ve yan etkiler taşıyabilir. Ancak bu yan etkiler genellikle hafif ve geçicidir. İşte mide balonunun yaygın yan etkileri:
- Bulantı ve Kusma: Mide balonu yerleştirildikten sonra hastalar ilk birkaç gün boyunca bulantı ve kusma yaşayabilirler. Bu, mide balonuna uyum sürecinin bir parçasıdır ve genellikle birkaç gün içinde düzelir. Bu süreçte doktorun önerdiği ilaçlar kullanılabilir.
- Karın Ağrısı ve Rahatsızlık: Mide içinde balonun varlığı, özellikle ilk günlerde karın ağrısı ve rahatsızlığa neden olabilir. Bu belirtiler genellikle kısa sürelidir.
- Mide Balonunun Sönmesi: Nadir de olsa mide balonu sönerek bağırsaklara geçebilir. Bu durum, bağırsak tıkanıklığına neden olabileceği için dikkatle izlenmeli ve sönme şüphesi durumunda balon derhal çıkarılmalıdır.
- Reflü: Bazı hastalar mide balonuna bağlı olarak mide asidinin yemek borusuna geri kaçması sonucu reflü gelişebilir. Bu durum da genellikle tedavi edilebilir.
Mide Balonunun Kilo Kaybı Üzerindeki Etkisi
Mide balonu uygulaması, hastaların mide hacmini küçülterek daha az kalori tüketmelerini sağlar. Bu uygulama, genellikle diyet ve egzersizle birlikte yapıldığında etkili kilo kaybı sağlar. Mide balonunun mideye yerleştirilmesinden sonraki 6 aylık süreçte, hastalar başlangıç ağırlıklarının yaklaşık %10-15'ini kaybedebilirler. Ancak kilo kaybı, hastanın beslenme alışkanlıkları ve yaşam tarzına bağlı olarak değişiklik gösterebilir.
Mide balonunun çıkarılmasından sonra kilo kaybının kalıcı olması, hastanın sağlıklı beslenme ve düzenli egzersiz alışkanlıklarını sürdürebilmesine bağlıdır. Balon çıkarıldıktan sonra eski alışkanlıklara dönülmesi, kiloların geri alınmasına yol açabilir.