Reflü ve Mide Fıtığı
RANDEVU AL

Reflü ve Mide Fıtığı

10:00
12 Ekim 2024, Cumartesi
Prof. Dr. Mehmet Özdoğan
Genel Cerrahi, Metabolik Cerrahi
Mehmet Özdoğan Muayenehanesi
Ziyapaşa Bulvarı, Şinasi Efendi cad. İkizler apt. No: 15/1 Seyhan / Adana

Reflü Nedir ?

Mide içerisindeki salgıların (Asit ve bazen safra) yemek borusuna kaçmasına gastroözofageal reflü denir. Günümüzde yaklaşık her 5 kişiden birisinde gastroözofageal reflü hastalığı görülmektedir. Yediğimiz gıdalar yemek borusu ile mideye ulaşır. Mide içeriğinde bulunan asit ve safra kapsamı normalde yemek borusuna kaçmaz. Yemek borusu ile midenin bileşim yerinde bir kapakçık sistemi bulunur. Bu sistemle yemek borusundan gıdaların geçişine müsaade edilirken , mide içeriğinin yemek borusuna kaçışı engellenir. Bu kapakçık sayesinde yemek borusunun iç yüzünü kaplayan asit ve safraya dayanıksız doku tahrip olmaktan kurtulur. Aynı zamanda asit ve safra,boğaz (larynx) ve akciğerlere ulaşarak bu bölgelerde zararlı etki gösteremez. Eğer bu kapakçık sisteminde zayıflama gelişirse mide içeriği yemek borusuna kaçar ve reflü hastalığı oluşur.

Mide Fıtığı Nedir?

Mide fıtığı midenin bir parçasının normalde olması gerektiği yerden, göğüs boşluğunun içine doğru yer değiştirmesidir. En sık görülen tipi kayıcı tip fıtıktır. Bu tipte yemek borusu ile midenin birleşim yeri, diyafram kaslarındaki aralıkran yukarı doğru kayar. Genellikle hiçbir belirti vermez. Bazı hastalarda ise reflü hastalığının gelişmesine neden olabilir. Daha az görülen paraözofageal fıtıkta ise yemek borusu – mide birleşim yeri normal yerindenir ancak midenin kubbe kısmı yemek borusunun yanından göğüs boşluğuna doğru girer. Bu ikinci tip fıtıkta reflü hastalığı gelişmez ancak boğulma ihtimali yüksek olduğu için mutlaka ameliyat edilmelidir.

Sık Sorulan Sorular ?

Hayır. Kayıcı tipte mide fıtığında eğer reflü şikayeti yoksa ameliyat gerekli değildir. Reflüsü olan hastalar ise ameliyat olmalıdır. İkinci tip (paraözofageal fıtık) ise mutlaka ameliyat gerektirir.
Üst mide bölgesinden başlayan ve göğüs kafesinin orta hattı boyunca yayılabilen yanma en sık görülen şikayettir. Bunun nedeni mide içerisinde normalde bulunması gereken asit ve safranın buna dayanaksız yemek borusu iç döşemesine kaçması ile yaptığı hasardır.Yemeklerden sonra ekşime ve mide içeriğinin ağza doğru gelmesi ilerleyen zamanlarda ortaya çıkabilir. Mide içeriği gırtlak bölgesine geçmesi ile boğaz ağrısı, ses kısıklığı ve öksürük görülebilir.

Nedeni bulunamayan öksürüğü olan üç hastanın ikisinde reflü vardır. Reflü ile erişkin yaşta ortaya çıkan astım hastalığı arasında bazı vakalarda sıkı bir ilişki vardır. Hastaların göğüs ağrısı nedeniyle kalp hastalığından şüphelenmesi ve kalp doktoruna gitmesi hatta anjiyo yapılması sık rastlanan bir durumdur. Kalp anjiyosu normal çıkan hastaların önemli bir kısmında reflü hastalığı mevcuttur.

Geceleri mide asitinin solunum yollarına kaçması ile uykudan ani uyanmalar, öksürük nöbetleri gelişebilir. Hastalar bazen yüksek yastık kullanma ihtiyacı hissedebilirler.
Hastalığın tedavisinde mide asit salınımını azaltan proton pompa inhibütörü (Lansor, Nexium, vs) olarak adlandırılan ilaçlar kullanılır. Mide fıtığı olan veya yemek borusunda yara açılan reflü hastalarında bu ilaçların hayat boyu kullanması gerekebilir. Reflüde neden kapakçık yetmezliği ise, mideden yemek borusuna kaçış ilaç kullanırken devam eder, fakat asit düzeyi düşük mide sıvısı kaçtığı için hastada yanma şikayeti olmaz. Yemek borusundaki tahribatlar ortadan kalkabilir.

İlaç tedavisi altında olan hastaların çoğunda tedavinin kesilmesinden sonra şikayetleri tekrarlar. Çünkü kullanılan hiçbir ilacın bozulan kapakçık sistemini düzeltici etkisi yoktur. Hastalığın ana nedeni olan kapakçık sistemi düzeltilmediği sürece hastaların bir grubu hayat boyu ilaç kullanmak zorundadır.
Endoskopik muayene ile yemek borusunun içi, mide ve yemek borusu bileşkesi doğrudan görerek değerlendirilir. Endoskopide yemek borusunda mideden gelen asit ve safranın açtığı yaralar, ülserler görülebilir. Bazı reflü vakalarında hastanın şikayeti olmasına rağmen Endoskopik bulgular yetersiz olabilir bu tür vakalarda yemek borusunun 24 saat boyunca asit ölçümü yapılması gerekebilir. Reflü hastaları şikayetleri nedeniyle Kulak burun boğaz, Göğüs hastalıkları ve Kardiyoloji (kalp hastalıkları) bölümlerine başvurabilirler.
Reflü hastalığının kalıcı tek tedavi yöntemi Laparoskopik cerrahidir. İlaç tedavisi ile belirtileri gerileyen fakat ilacın bırakılması ile şikayetleri tekrar başlayan hastalarda ömür boyu ilaç kullanılması gerekebilir. Özellikle bu konumda olan hastalarda kapalı cerrahi kalıcı şifa sağlayan, hastayı sürekli ilaç kullanımından kurtaran ve yaşam kalitesini arttıran bir seçenektir.

Laparoskopik cerrahi sonrası hasta bir gün hastanede kalır ve ertesi gün ağızdan beslenir. Hastaların ameliyat sonrasında yaptığı gıda rejimlerine ve sosyal tedbirlere gerek kalmaz. Tecrübeli cerrahların ameliyatları sonrasında uzun dönemde %90 üzerinde başarı ve hasta memnuniyeti gözlenmektedir.
Mide reflüsünde laparoskopik cerrahi sürekli ilaç içmek zorunda kalanlar, ilacı kestiğinde şikayeti tekrarlayanlar, ilaca rağmen yemek borusundaki yaraları geçmeyenler ya da yemek borusundaki yaralar ilaç kesildikten hemen sonra tekrar açılanlar, yemek borusunda kanamaya neden olan yaraları olanlar, yemek borusunda ileri safhada hücresel değişiklik gelişenlere özellikle de genç yaş grubunda olanlara önerilir. Ayrıca sürekli öksürük ve ses kısıklığı ya da erişkin yaşta astım nedeni ile doktora başvuran ve reflü saptananlarda da laparoskopik cerrahi tedavi yapılmalıdır.
Reflü hastalığı ile yemek borusu kanserlerinin bir tipi arasında ilişki vardır. Fakat kanser gelişme olasılığı son derece düşüktür. Mide içerisinden yemek borusuna sürekli olarak kaçan asit ve özellikle safra yemek borusunun iç döşemesinde değişikliğe yol açar. Yemek borusunun hücreleri asit ve safranın yaptığı tahribattan korunmak için midenin asit ve safraya dayanıklı hücreleri gibi olmaya çalışır ve onları taklit eder. Bu değişikliğin gelişmesine Barret özefagusu adı verilir.Bu hücreler düşük olasılıkla dahi olsa kanser hücrelerine dönüşebilir. Barret ozefagusu olan hastalardan birkaç yılda bir endoskopi yapılarak biyopsi alınmalıdır.

Sürekli ilaç kullanımı Barret ozefagusu olan vakalarda kanser gelişimini tamamen engellemez. Bunun en önemli nedeni ilaç tedavisi ile asit kaçışının azaltılmasına karşın safra ile temasın engellenememesidir. Cerrahi tedavi hem asit hem de safranın mideden yemek borusuna kaçışını engelleyerek daha koruyucu bir tedavi sağlar.
Laparoskopik fundoplikasyon ameliyatı reflü ve mide fıtığının tedavisinde en etkili yöntemdir. Birkaç farklı tip ameliyat vardır. Ben en etkili yöntem olarak Laparoskopik gevşek Nissen ameliyatını tercih ediyorum ve nüksü önlemek için küçük bir yama yerleştiriyorum.
Reflü ve Mide Fıtığı Ameliyatları Hakkında Bilgi Alın
Aşağıdaki form aracılığıyla iletişim bilgilerinizi bize iletin,
en kısa sürede size dönüş yaparak sağlık durumunuz
ile ilgili değerlendirmeyi birlikte yapalım
Bu sitede çerezler (cookies) kullanılmaktadır. Çerezleri size mümkün olan en iyi deneyimi sunmak için kullanmaktayız. İnternet sitemizi ziyaretinize devam etmeniz halinde bu sitede kullanılan çerezleri kabul etmiş sayılacaksınız. Daha fazla bilgi